HIV’e Karşı Bağışıklık: Mümkün mü?

Sağlığına ve yaşantısına çok dikkat eden bireyler bile kendilerini pozitif HIV teşhisiyle karşı karşıya bulabilirler. Bazı insanlar ise uğraşsalar bile bu rahatsızlığa yakalanmıyor. Araştırmacılar neden bazı insanlarda kişiyi HIV enfeksiyonlarına karşı yüksek düzeyde dirençli kılan bir genetik mutasyonun olduğunu anlamaya çalışıyor. Öncelikle HIV’in ne olduğundan biraz bahsedelim:

HIV, İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü olarak adlandırılan ve HIV enfeksiyonuna yol açan bir virüstür. AIDS ise, Edinilmiş Bağışıklık Yetersizliği Sendromu olarak adlandırılır ve HIV enfeksiyonunun ileri evresidir. HIV ile yaşayan herkes AIDS evresinde değildir. Tedavi altına alınan bireylerse yaşamları boyunca AIDS evresine gelmezler. AIDS evresinde HIV enfeksiyonu tanısı almış bireyler, etkili tedaviler sayesinde bu evreden çıkabilmektedirler.

AİDS / HİV – Meslek Hastalığı

HIV Enfeksiyonu, HIV ile karşılaşılan andan itibaren başlayan klinik sürecin adıdır ve tedavisi olan kronik bir enfeksiyondur. HIV enfeksiyonu 1990’lı yıllarda uygulanmaya başlanan tedavilerle birlikte WHO (Dünya Sağlık Örgütü) tarafından ölümcül hastalıklar listesinden çıkartılmıştır. Tansiyon ve şeker hastalığı gibi hastalıklarla birlikte kronik yani yaşam boyu kontrol altında tutulabilen hastalıklar arasına girmiştir.

Bugün HIV ile yaşayan bireyler tedavi alarak enfeksiyonu kontrol altına almaları halinde standart yaşam sürelerini HIV kaynaklı bir sağlık sorunu olmaksızın yaşayabilmektedirler.

HIV, hücreyi nasıl enfekte eder ve nelere sebep olur?

Virüs, vücuda girdiği andan itibaren bağışıklık sistemi hücresi olan CD4 (T hücreleri)’e tutunur. Hücreye tutunan virüs genetik materyallerini hücre içerisine bırakır. CD4 hücresinin DNA’sını kullanarak kendini kopyalar ve hücreyi parçalayarak daha fazla sayıda kana geri karışır. Zaman içerisinde bağışıklık sistemini oluşturan hücrelerin azalmasına sebep olur. Bunun sonucunda bakteriyel ya da viral diğer hastalıklara karşı savunma mekanizması yavaş yavaş yok olur.

HIV’e karşı bağışıklık kazandıran genetik mutasyon

Bu mutasyon günümüzde Delta 32 olarak adlandırılıyor. Bağışıklık sistemimizdeki T hücrelerinin normal şartlarda yüzeyinde bulunan CCR5 proteinlerinin, hücre zarına çıkışını engelliyor. Ancak CCR5 hücre yüzeyinde olduğunda HIV virüsü bu proteine tutunarak hücreyi enfekte edebiliyor. Bu genetik mutasyon sebebiyle, HIV’in hücreye giden kapısı böylelikle kapanmış oluyor. Delesyon tipi bir mutasyon olup anne ve babanın her ikisinden de kalıtıldığı taktirde kişide etkisi görülebilir.

CCR5 geninin, delesyona uğrayan bölümü, 32 çiftten oluşuyor. Bu 32 çift, proteinden ayrıldıktan sonra CCR5, delta32 olarak geriye kalan mutate olmuş protein işlevini kaybediyor. Fonksiyonsuz bir protein olarak kalıyor. Fonksiyonsuz olmasına rağmen HIV’e karşı bağışıklık sağladığından yararlı bir mutasyondur.

Günümüzde bu mutasyon çok az görülüyor. Bilim insanları bu mutasyonun, yüzyıllar önce Avrupa’da patlak veren bubonik veba’da hayatta kalabilen insanlardan kalıtıldığına inanıyorlar. Avrupalıların sadece %1’inde görülürken, Amerika, Asya ve Afrika’da bu oran çok daha az.

Timothy Ray Brown

Letters from the Director: Remembering Timothy Ray Brown: A Champion for  HIV Cure Research | NIH Office of AIDS Research

Timothy Ray Brown, HIV / AIDS’den ilk kez tam anlamıyla tedavi edilen bir Amerikalıydı. Vücudundaki HIV’in tamamen yok olmasının ardından ‘Berlin Hastası’ olarak tanındı. Brown, lösemisini tedavi etmek amacıyla kök hücre aldıktan sonra tam anlamıyla HIV virüsünden kurtulmuş oldu. Ancak oldukça zor bir süreçti bu. Çünkü, hem bu mutasyona sahip olan, aynı zamanda da Brown’un bağışıklık sisteminin, donörü reddetmeyecek kadar benzer olması gereken kök hücreler bulunmalıydı. Brown, HIV’i yendikten sonra lösemi teşhisinin 5. ayında kansere yenik düşerek hayatını kaybetti.

Bu virüsün gerçek tedavisinin bulunması zaman alabilir. Ancak bilim insanları Delta 32 mutasyonunun tedavi bakımından oldukça etkili olacağını düşünüyorlar. Bu nedenle muhtemel aşı geliştirebilmek adına araştırmalar tam gaz devam ediyor.

  • Daha fazlası için Moletik.com ‘u ziyaret etmeyi unutmayın!

Instagram’da Moletik

Twitter’da Moletik

Moletik ana sayfasına ışınlanın


İlk yayınlanma: 27 Ağustos 2021
Güncellenme: 10 Ekim 2023

Bu içerikler de hoşunuza gidebilir 👇

+1
1
+1
0
+1
0
+1
1
+1
0
+1
0
Bu içeriği paylaşın

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top