En uzun süre tahtta kalan hükümdar olarak tarihe geçen Kraliçe II. Elizabeth, gerçekleştirilen büyük bir cenaze töreni ile toprağa verilmişti. O güne kadar yaklaşık iki hafta boyunca Birleşik Krallık’taki geleneklere göre ülkenin çeşitli yerlerine götürülen kraliçenin cenazesi günlerce dolaştırılmıştı. Peki nasıl oldu da bunca zaman ve tören esnasında cenaze kokmadan korunabildi?
Ölüm gerçekleştikten sonra vücut içinde bulunan sıvılar ve gazlar dışarı atılmaya başlar. Bu tarz cenaze törenlerinde bedenin bir süre daha bozulmadan korunabilmesini sağlamak için ilk hedef vücutta yer alan sıvılara ve gazlara odaklanmaktır. Ölen kişinin ağız, burun, anüs ve vajina gibi vücut açıklıkları çeşitli araçlarla kapatılır. Ardından cilde daha sıkı ve pürüzsüz görünüm vermek amacıyla vücuttaki tüm kan çekilerek, mumyalama (embalming) ya da tahnit sıvısı olarak adlandırılan bir çeşit kimyasal sıvı karışım enjekte edilir. Bu sıvıların içinde en çok kullanılan madde ise formaldehittir.
Geçmiş yıllarda da kraliyet ailesi üyelerinin bedenlerinin sağlam kalması için mumyalama ya da tahnit yöntemlerine başvurulduğu biliniyor. Buradan hareketle, Kraliçe II. Elizabeth’in cenazesinin korunumu için de benzer bir tahnit yönteminin kullanılmış olabileceği düşünülmekte.
Bunun yanı sıra, kraliçenin içerisinde yattığı tabutun içinin tamamıyla kurşun kaplı olduğu bilinmekte. Yani beden tabut içerisindeyken hiçbir şekilde hava ile temas etmiyor ve çürüme işlemi yavaşlatılmış oluyor. Bu şartlar altında bedenin 1 yıl daha bozulmadan kalabileceği düşünülmekte.
Kraliçe’nin 2021’de hayatını kaybeden eşi Prens Philip’in cenazesi de Kraliçe ile beraber toprağa verilmek üzere yaklaşık 1 buçuk yıldır benzer tahnit yöntemlerinden faydalanılarak bekletiliyordu. Kraliçe’nin cenaze töreniyle birlikte eşi Phlip’in cenazesi de Windsor Kalesi’ndeki St. George Şapeli’ne defnedilmiş oldu.
