Daha önce sizlerle paylaştığımız üzere yapay zeka artık protein tasarımı alanında da kullanılaibliyor. Fakat bu teknolojinin, umut vadeden etkilerin yanı sıra çeşitli riskleri de beraberinde getirdiği ortaya çıktı. Ekim 2023’te, Microsoft’tan küçük bir ekip, kimseye haber vermeden dijital bir Pandora’nın kutusunu araladı. Keşfettikleri şey, yapay zekanın biyolojik bir silah yaratmak için nasıl kötüye kullanılabileceğini gösteren ve mevcut tüm savunma sistemlerini çaresiz bırakan bir ‘sıfırıncı gün’ açığıydı.
Siber güvenlik dünyasında “sıfır günü” (zero-day) açığı, yazılım geliştiricilerinin haberdar olmadığı ve bu nedenle henüz bir yamasının bulunmadığı, sistemleri saldırıya açık bırakan bir savunma boşluğunu ifade eder. Ekim 2023’te, Microsoft bilim insanları tarafından yürütülen küçük ölçekli bir “çerçeve çalışması”, yapay zeka ve biyolojik güvenlik alanında tarihin ilk “biyogüvenlik sıfır günü” olayını ortaya çıkardı. Bu ilk keşif, çok daha büyük ve kapsamlı, 10 aylık bir çabayı tetikledi.
Yapay zekanın protein tasarımındaki potansiyeli, iki ucu keskin bir kılıç gibidir. Bir yanda hastalıklarla mücadele eden ve çevreyi temizleyen devrimsel faydalar sunarken, diğer yanda biyolojik terör gibi korkunç senaryoların kapısını aralama riski taşır. Microsoft’un bulguları, bu riskin artık teorik olmadığını kanıtlıyor gibi görünüyor.
Ekip, yapay zekanın ölümcül toksinler tasarlamak için kullanılabileceğini ve mevcut güvenlik tarama sistemlerinin bu tehditleri fark edemediğini keşfetti. Bu kritik bulgu, sorunu gidermek ve küresel bir çözüm geliştirmek için zaman tanımak amacıyla, bulguların Science dergisinde yayımlanmasına kadar on ay boyunca gizli tutuldu. Bu süreçte, sektörler arası bir işbirliğiyle bir güvenlik yaması geliştirilip dağıtılarak, açık kamuoyuna duyurulmadan önce kapatıldı.
Yaşamın Yapı Taşları ve Yapay Zekanın Rolü: Proteinler Neden Önemli?
Proteinler, “yaşamın yapı taşları” olarak bilinir ve hücrelerimizde sayısız hayati işlev üstlenirler. Kas inşa etmekten patojenlerle savaşmaya kadar yaşamın devamı için gerekli tüm kimyasal reaksiyonları onlar yönetir. Bir proteinin işlevini belirleyen şey, bir harf dizisine benzeyen amino asit kodundan çok, bu dizinin nasıl katlanarak üç boyutlu bir şekil (form) aldığıdır.
Yapay zeka araçları, bilim insanlarının belirli işlevlere sahip özel proteinler tasarlamasını mümkün kılarak bu alanda bir çığır açtı. Hatta bu alandaki öncü çalışmalar, geçtiğimiz yıl Nobel Kimya Ödülü’ne layık görülmüştü. Bu teknolojinin sunduğu olanaklar hayal gücünü zorluyor: çamaşır deterjanlarına eklenen ve lekeleri çıkarmak için optimize edilmiş proteinlerden yılan zehrini etkisiz hale getiren yeni panzehirlere, plastik kirliliğini parçalayan özel enzimlerden tarım ürünlerini daha dayanıklı hale getiren çözümlere kadar geniş bir yelpaze sunuyor.
Kötücül Deney: Bir Zehir Yapay Zeka ile Nasıl “Yeniden Yazıldı”?
Microsoft ekibinin yürüttüğü çalışma, tamamen dijital bir ortamda (in silico) gerçekleştirildi. Bu sürecin hiçbir aşamasında fiziksel olarak herhangi bir protein üretilmediğinin altını çizmek hayati önem taşıyor.
Deneyde test vakası olarak, hint fasulyesi bitkisinde doğal olarak bulunan ölümcül zehir risin seçildi. Araştırmacılar, herkesin erişimine açık olan ProteinMPNN, EvoDiff-MSA ve EvoDiff-Seq gibi yapay zeka araçlarını kullanarak risin proteininin amino asit kodunu “paraphrase etti”, yani yeniden yazdı. Bu süreci, anlamını korurken kelimeleri değiştirerek bir cümleyi yeniden yazmaya benzetebiliriz. Orijinal cümleyle aynı mesajı verir ama basit bir intihal programı tarafından yakalanmaz. Yapay zeka, risin proteininin “biyolojik cümlesini” tam olarak bu şekilde yeniden yazarak, ona zehirli özelliğini veren zararlı 3 boyutlu yapısını korurken amino asit dizisini tanınmaz hale getirdi.
Deneyin ölçeği ise dudak uçuklatıcıydı: 72 farklı toksin ve virüs bileşeni kullanılarak, orijinal zararlı yapılarını koruma potansiyeli taşıyan yaklaşık 76.000 sentetik versiyon oluşturuldu. Bu durum, tehdidin sadece tek bir proteine özgü olmadığını, geniş bir yelpazede uygulanabileceğini gösteriyordu.
Tespit Edilemeyen Tehlike: Güvenlik Ağındaki “Kör Nokta”
Mevcut biyogüvenlik sistemi basit bir prensibe dayanır: Bilim insanları, dijital protein tasarımlarını, bu tasarımları fiziksel DNA dizilerine dönüştüren DNA sentez şirketlerine sipariş eder. Bu şirketler, endüstri standardı olarak, bilinen toksinleri veya patojenleri tespit etmek için biyogüvenlik tarama yazılımları (BSS) kullanır. Bu yazılımlar, kritik bir güvenlik kontrol noktası görevi görür.
İlgili sistemler, “en iyi eşleşme” (best match) adı verilen bir prensiple çalışır. Gelen bir siparişi, bilinen tehlikeli proteinlerin veri tabanıyla karşılaştırır ve en çok benzeyen sonucu arar. Ancak araştırmanın bulguları şok ediciydi: Yapay zeka tarafından yeniden yazılmış risin benzeri proteinlerin “%100’e varan oranda” bu tarama sistemlerinden kaçabildiği tespit edildi.
Başarısızlığın arkasındaki mantık hem basit hem de korkutucuydu: Yapay zeka ile yeniden yazılan proteinlerin amino asit dizileri o kadar değişmişti ki, artık veri tabanındaki tehlikeli risin için “en iyi eşleşme” değildi. Sistem, bu yeni dizileri zararsız başka bir proteine benzeterek alarm vermeden onaylıyordu. Güvenlik ağı tamamen körleşmişti.
Küresel “Yama”: Gezegen İçin Adeta Bir ‘Windows’ Güncellemesi
Bu kritik “sıfırıncı gün” açığını keşfeden Microsoft, bulgularını Ekim 2025’te Science dergisinde yayınlanana kadar gizli tutarak sorumlu bir şekilde hareket etti. 10 ay süren gizli ve hızlı bir operasyonla endüstri liderleri, DNA sentez şirketleri ve biyogüvenlik uzmanlarından oluşan sektörler arası bir ekip kurdu. Amaç, bu gezegen ölçeğindeki güvenlik boşluğunu kapatacak bir “yama” geliştirmekti.

Bu iş birliği, dört farklı tarama yöntemindeki açıkları gidermek için bir “güvenlik yaması” tasarladı ve bu yama, küresel olarak DNA sentez şirketlerine dağıtılarak sistemler sessizce güncellendi.
Microsoft Baş Bilim Sorumlusu Eric Horvitz, süreci şu sözlerle özetledi: “Bu, gezegen için bir Windows güncellemesi modeli gibi. Gerekli olduğunda yamalar göndermeye devam edeceğiz.”
Güncellenen tarama araçları, yapay zeka ile yeniden formüle edilmiş varyantları tespit etmede eskisinden çok daha yetenekli hale geldi. Ancak bu yama, savaşın sadece ilk cephesini güvence altına almıştı.
Risk Hala Var mı? Çözülmeyi Bekleyen Sorunlar ve Gelecek
Uygulanan küresel yama dev bir adım olsa da biyogüvenlik alanındaki tüm sorunları çözmüyor. Tehdit evrimleşmeye devam ediyor ve mevcut sistemlerin hala ciddi zayıflıkları var:
- Gönüllülük Esası: Sistem, büyük ölçüde şirketlerin gönüllü uyumuna dayanıyor. Tüm şirketler bu tarama yazılımlarını kullanmadığı için denetimsiz kanallar varlığını sürdürüyor.
- Masaüstü Cihazlar: Büyük şirketleri atlayarak kısa DNA dizileri üretebilen küçük masaüstü cihazlar, standart tarama süreçlerini tamamen bypass etme riski taşıyor.
- Sıfırdan Tasarım (De Novo): En temel zayıflık ise ufukta beliriyor. Mevcut güvenlik sistemleri, veri tabanlarındaki bilinen “suçluların” fotoğraflarıyla eşleştirme yapmaya benziyor. Ancak en büyük tehlike, bu listede hiç olmayan, doğada bir benzeri bulunmayan ve tamamen yeni bir kimlikle sıfırdan yaratılmış bir toksindir. Sistem, ne arayacağını bilmediği için böyle bir tehdide karşı tamamen kördür.
Bu sorunlara karşı Nobel ödüllü bilim insanı David Baker gibi uzmanlar, tüm DNA sentezlerinin kaydedildiği küresel bir kayıt sistemi (registry) gibi daha radikal çözümler öneriyor. Böyle bir sistem, yeni ve tehlikeli bir biyolojik ajan ortaya çıktığında kaynağının hızla tespit edilmesini sağlayabilir.
Sonuç: İnovasyon ve Sorumluluk Arasındaki Hassas Denge
Microsoft’un yürüttüğü bu çalışma, bir paradigmanın değiştiğini gözler önüne seriyor: Statik listelere dayalı eski biyogüvenlik modeli artık geçerliliğini yitirmiş durumda. Yapay zeka çağında, yapay zeka ile yaratılan tehditlere karşı ancak yine yapay zeka ile güçlendirilmiş dinamik savunma sistemleri ile karşı konulabilir.
Hemen hemen tüm büyük bilimsel gelişmeler “çift kullanımlıdır”; hem muazzam faydalar hem de ciddi riskler taşırlar. Önemli olan, tehlikelere karşı proaktif kalkanlar oluştururken, insanlığın ilerlemesini sağlayacak faydaları en üst düzeye çıkarmaktır. Bu çalışma, inovasyon ve güvenliğin bir tercih değil, bir zorunluluk olduğunu ve bu yeni gerçeklikte sürekli teyakkuz halinde olmamız gerektiğini kanıtlayan tarihi bir uyarıdır.
Bu konu hakkında siz neler düşünüyorsunuz? Yorumlarda fikirlerinizi paylaşmayı unutmayın!
Kaynak
Wittmann, B. J. et al. Strengthening nucleic acid biosecurity screening against generative protein design tools. Science 10.1126/science.adu8578 (2025)
Kubota, S. Researchers find — and help fix — a hidden biosecurity threat. Signal, Official Microsoft Blog Microsoft Source (2 Ekim 2025)
Johnson, C. Y. AI can design toxic proteins. They’re escaping through biosecurity cracks. The Washington Post (2 Ekim 2025)


