Dünyanın dört bir yanında hükümetler ve otomobil üreticileri, petrol kullanımını azaltmak ve iklim değişikliğiyle mücadele etmek için kilit bir teknoloji olarak elektrikli araçları teşvik ediyor. Özellikle AB ülkeleri elektrikli araçların yaygınlaştırılması amacıyla çeşitli vergi teşvik düzenlemelerine sahipken Türkiye’de de tüketici tercihini elektrikli araçlara yönelik değiştirmek amaçlı bir takım vergisel teşvik düzenlemeleri yapılıyor. Elektrikli araçların enerji verimliliği konusundaki katkıları gittikçe artıyor. Elektrikli araçların motorlarına ise çalışma veriminin %90’ın üzerine çıktığını bilinmektedir ve elektrikli motorların net olarak böyle bir üstünlüğü vardır.
General Motors 2035 yılına kadar yeni benzinli araba ve hafif kamyon satışını durdurmayı hedeflediğini ve pille çalışan modellere yöneleceğini, Volvo ise daha da hızlı hareket edip 2030 yılına kadar tamamen elektrikli bir seriyi tanıtacağını söyledi.
Evet, şarj edilebilir araçların geleneksel araçlara göre daha iklim dostu bir seçenek olduğu konusunda genel olarak hemfikir olunsa da, nasıl şarj edildiklerine ve üretildiklerine bağlı olarak yine de kendi çevresel etkileri olabilmektedir. Elektrikli araçların üretimi için kullanılan piller gibi bazı bileşenlerin çıkarılması ve işlenmesi çevresel etkilere neden olabilmektedir. Bununla birlikte, elektrikli araçların kullanımı sırasında oluşan emisyonlar geleneksel araçlara göre önemli ölçüde daha düşüktür.
Genel olarak konuşursak bugün satılan çoğu elektrikli araba, benzinle çalışan çoğu arabadan önemli ölçüde daha az gezegen ısınma emisyonu üretme eğilimindedir. Elektrikli araçların güçlerini Amerika Birleşik Devletleri’ndeki tipik olarak fosil yakıt ve yenilenebilir enerji santrallerinin bir karışımını içeren ortalama şebekeden çektiğini varsayarsanız, o zaman neredeyse her zaman geleneksel arabalardan çok daha çevrecidirler. Elektrikli araçlar, pilleri nedeniyle emisyon açısından daha yoğun olsalar da, elektrik motorları, fosil yakıt yakan geleneksel içten yanmalı motorlardan daha verimlidir ancak şarj edilebilir araçları şarj etmek için ne kadar kömür yakıldığına bağlıdır. Elektrikli araçların üretimi için kullanılan piller gibi bazı bileşenlerin çıkarılması ve işlenmesi çevresel etkilere neden olabilir.
Elektrikli araçlar için iyi haber şu ki, çoğu ülke elektrik şebekelerini temizlemeye çalışıyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde kamu hizmetleri son on yılda yüzlerce kömürlü termik santrali devre dışı bıraktı ve daha düşük emisyonlu doğal gaz, rüzgar ve güneş enerjisi karışımına geçti. Sonuç olarak araştırmacılar, elektrikli araçların da genel olarak daha temiz hale geldiğini bulmuştur.
Hammadde Sorunu Nasıl Çözülür?
Diğer birçok pil gibi, çoğu elektrikli araca güç sağlayan lityum-iyon piller, ciddi çevre ve insan hakları endişeleriyle bağlantılı olan kobalt, lityum ve nadir toprak elementleri gibi ham maddelere dayanır. Kobalt özellikle sorun teşkil etmektedir ki kobalt madenciliği, çevreye sızabilecek tehlikeli atıklar ile cüruflar üretir ve araştırmalar yakın topluluklarda, özellikle çocuklar arasında, kobalt ve diğer metallere yüksek oranda maruz kaldığını bulmuştur. Metalleri cevherlerinden çıkarmak, kükürt oksit ve diğer zararlı hava kirliliğini yayan, eritme adı verilen bir işlemi de gerektirir.
Dünyanın lityumu ya Avustralya’dan ya da Arjantin, Bolivya ve Şili’nin And Dağları bölgelerindeki tuzlu suları pompalamak için büyük miktarlarda yeraltı suyu kullanan ve yerli çiftçilerin ve çobanların kullanabileceği suyu çeken işletmelerdeki tuz düzlüklerinden çıkarılmaktadır. Pil üretimi için gerekli olan su, elektrikli araçların üretiminin, geleneksel içten yanmalı motorlara göre yaklaşık yüzde 50 daha fazla su yoğun olduğu anlamına gelmektedir. Çin’de yoğunlaşan nadir toprak yatakları, genellikle radyoaktif su ve toz yayan radyoaktif maddeler içermektedir.
Geri Dönüşüm
Önceki nesil elektrikli araçlar ömürlerinin sonuna yaklaştıkça, kullanılmış pillerin yığılmasını önlemek bir meydan okuma olarak karşımıza çıkmaktadır. Uzmanlar, kullanılmış pillerin geri kazanılıp yeniden kullanılabilecek değerli metaller ve diğer malzemeler içerdiğine dikkat çekmektedir. Kullanılan işleme bağlı olarak pil geri dönüşümü de büyük miktarlarda su kullanabilir veya havayı kirletici maddeler yayabilir. Connecticut Üniversitesi Kimya ve Biyomoleküler Mühendisliği Bölümünde profesör olan Radenka Maric, “Lityum pillerin geri dönüştürülme yüzdesi çok düşük, ancak zaman ve yenilikle birlikte artacak” demiştir.
Günümüzün elektrikli araçlarının çoğu, aynı alanda eski, daha yaygın olarak kullanılan kurşun asitli pil teknolojisinden daha fazla enerji depolayabilen lityum iyon piller kullanmaktadır. Ancak ABD’de kurşun asitli pillerin yüzde 99’u geri dönüştürülürken lityum iyon piller için tahmini geri dönüşüm oranları yaklaşık yüzde 5’tir. Kullanılmış elektrikli araç akülerinin üstesinden gelmek için farklı ve umut verici bir yaklaşım, onlara depolama ve diğer uygulamalarda ikinci bir hayat bulmaktır.
Kaynaklar
https://www.nytimes.com/2021/03/02/climate/electric-vehicles-environment.html