COVID-19 pandemisinin dünya çapında yol açtığı yıkıcı etkiler, küresel sağlık sistemlerinin eksiklerini ve ülkeler arası eşitsizlikleri acı bir şekilde gözler önüne serdi. Bu deneyimden hareketle, Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) üye ülkeler üç yılı aşkın bir süre boyunca yürüttükleri yoğun müzakereler sonucunda tarihî nitelikteki DSÖ Salgın Anlaşması’nı oy birliğiyle kabul etti.
Anlaşmanın kabulü, 19 Mayıs 2025 tarihinde düzenlenen komite oturumunda 124 ülkenin lehte oy kullanması ve 11 ülkenin çekimser kalmasının ardından gerçekleşti. Karar, 20 Mayıs 2025 tarihinde Cenevre’de düzenlenen 78. Dünya Sağlık Asamblesi’nin genel kurul oturumunda alındı ve tüm dünyada daha güçlü ve daha adil bir pandemi hazırlığı hedefiyle atılmış önemli bir adım olarak kayda geçti.
Bilim, Kamu Sağlığı ve Çok Taraflı İş Birliği Adına Bir Zafer
DSÖ Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus, anlaşmanın kabulünü şu sözlerle değerlendirdi:
“Dünya bugün daha güvende. Bu anlaşma, kamu sağlığı, bilim ve çok taraflı iş birliği adına bir zaferdir. Gelecekteki pandemi tehditlerine karşı küresel düzeyde daha güçlü ve adil bir koruma sağlayacak.”
Bu anlaşma, yalnızca sağlık alanında değil, ekonomik ve toplumsal açıdan da büyük bedeller ödenen COVID-19 gibi krizlerin bir daha bu kadar yıkıcı etkiler yaratmaması için atılmış sistematik bir adım olma niteliği taşıyor.
Erişimde Eşitlik Esas Alınıyor
Salgın Anlaşması, ülkelerin ulusal egemenliğine saygı göstermekle birlikte, küresel düzeyde eşitlikçi bir yaklaşımı benimsiyor. Anlaşmada açıkça belirtildiği üzere, DSÖ’nün herhangi bir ülkeye seyahat yasağı getirmesi, aşı veya tedavi zorunluluğu dayatması ya da karantina uygulamalarını emretmesi mümkün değil. Bunun yerine, ülkelerin kendi yasalarına uygun kararlar almaları esas alınıyor.

Anlaşmanın Temel Hedefleri
Yeni anlaşma, pandemilere karşı daha hazırlıklı olmak amacıyla aşağıdaki konularda uluslararası iş birliğini güçlendirmeyi amaçlıyor:
- Aşılara, tedavi yöntemlerine ve tanı araçlarına adil ve zamanında erişim
- Küresel sağlık altyapısının güçlendirilmesi
- Sağlık ürünlerinin tedarik zincirlerinde yaşanabilecek aksamaların önlenmesi
- Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere öncelik verilmesi
Patojen Paylaşımı ve Faydaların Dağıtımı Konularında İşbirliği
Anlaşmanın bir sonraki aşaması, Patojen Erişimi ve Faydaların Paylaşımı Sistemi (PABS) üzerine yapılacak müzakereleri içeriyor. Bu sistem sayesinde, pandemi sırasında kullanılan sağlık ürünlerinin daha hızlı ve adil biçimde dünya genelinde dağıtılması hedefleniyor.
Bu kapsamda, ilaç ve aşı üreticileri, pandemi sırasında gerçek zamanlı üretimlerinin %20’sini DSÖ aracılığıyla kamu sağlığı riski ve ihtiyaçlara göre dünya genelinde paylaşmakla yükümlü olacak. Özellikle düşük ve orta gelirli ülkelerin ihtiyaçları öncelikli tutulacak.
Ayrıca, anlaşma kapsamında küresel bir Lojistik ve Tedarik Ağı ile Finansal Koordinasyon Mekanizması kurulması da planlanıyor.
Uluslararası Hukukta Yeni Bir Sayfa
DSÖ Salgın Anlaşması, 2005 yılında yürürlüğe giren Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesi’nden sonra DSÖ Anayasası’nın 19. maddesi kapsamında müzakere edilen ikinci uluslararası hukuki belge olma özelliğini taşıyor. Anlaşmanın yürürlüğe girebilmesi için en az 60 ülkenin onay sürecini tamamlaması gerekiyor.
Sonuç: Krizlerden Ders Alarak Geleceği Güvence Altına Almak
COVID-19 pandemisi, yalnızca sağlık alanında değil; ekonomi, eğitim ve sosyal hayat üzerinde de derin izler bıraktı. DSÖ tarafından kabul edilen bu Salgın Anlaşması, o acı tecrübeden doğan derslerin somut bir karşılığı olarak karşımıza çıkıyor. Gelecekte benzer küresel sağlık tehditlerine daha hazırlıklı, daha dayanıklı ve daha eşitlikçi bir dünya inşa etmek artık yalnızca bir ideal değil, uygulanabilir bir yol haritası hâline geliyor.