Reklam

Türkiye Bitki Çeşitliliğini Sağlayan Özel Alanlar: Refugium Bölgeler ve Relikt (Kalıntı) Türlere Kısa Bir Bakış

Reklam

Bugün ayak bastığımız toprakların üzerindeki yeşil örtü, aslında milyonlarca yıl önce başlayan sessiz bir yer kapmacanın ve hayatta kalma mücadelesinin eseridir. Bu yazımızda, sadece bitkileri değil; yeryüzünün geçirdiği devasa dönüşümün ufak bir parçasına, coğrafyanın biyolojiye nasıl diz çöktürdüğüne ve Anadolu’nun neden dünyanın en büyük genetik sığınaklarından biri olduğunu beraber keşfedeceğiz. Taksonlar… Hazır ol! Rahat! Yayıl!

Anadolu Yarımadası; üç kıtanın kesişim noktasında yer alan eşsiz konumuyla yalnızca kültürel değil, aynı zamanda biyolojik açıdan da olağanüstü bir çeşitliliğe ev sahipliği yapmaktadır. Türkiye florası, yaklaşık 12.000’den fazla damarlı bitki taksonuyla Avrupa kıtasının tamamına yakın bir çeşitliliği içinde barındırır. Bunların yaklaşık %35’i endemiktir (yani sadece bu topraklara özgüdür). Bu yüksek çeşitliliğin altında yatan nedenleri kurcalarsak; Anadolu’nun biyocoğrafik, jeolojik ve iklimsel geçmişidir.

Reklam

Son buzul çağdan (Pleistosen) günümüze kadar gelen süreçte, Anadolu coğrafyası birçok bitki taksonu için bir refugium (sığınak) işlevi görmüş, geçmişte geniş alanlara yayılmış ancak bugün yalnızca belirli bölgelerde tutunabilmiş relikt (kalıntı) türleri koruyabilmiştir. Türkiye florasının bu eşsiz zenginliğini yaratan refugia bölgeler ve relikt türler, özellikle Kazdağları, Amanos Dağları, Munzur Dağları, Uludağ ve Karçal Dağları gibi önemli alanlarda bulunmaktadırlar.

Refugium Bölge & Relikt Tür: Tanım ve Ekolojik Anlamı

Refugium Bölge (çoğulu Refugia)

“Refugium” kelimesi, Latince “sığınak” anlamına gelmektedir. Botanikte ve paleoekolojide; iklimsel ya da jeolojik dalgalanmalar sırasında türlerin yok olmaktan kurtulduğu, olabildiğince stabil mikroklimatik koşullara sahip bölgeler için kullanılmaktadır. Başka bir tanımlama: Tarihsel iklim değişiklikleri sırasında türlerin neslinin tamamen tükenmemesi için sığındıkları coğrafi bölgelerdir. Buzul çağ boyunca Avrupa’nın büyük kısmı donmuşken, Anadolu’nun bazı mikroklimatik bölgeleri (iklimsel tampon bölge) olarak işlev görmüştür. Bu alanlar, türlerin popülasyonlar bazında hayatta kalmasına ve daha sonra yeniden yayılmasına olanak sağlamıştır. Bu bölgelerin en önemli özelliği vadiler, kıyı kuşakları ve dağ geçitleri barındırarak; dışardan daha bağımsız alanlar yaratma özellikleridir. Bu süreç; jeolojik, coğrafik, iklimsel ve kayaç yapıları sayesinde mümkün olmaktadır. (Médail, 2009)’e göre bu alanları sadece “sığınak” değil, aynı zamanda evrimsel sürecin devam ettiği “fitocoğrafik sıcak noktalar” da demek gerekmektedir.

Relikt Tür

Günümüzde yalnızca sınırlı alanlarda görülen ve genellikle geçmiş jeolojik çağlarda (örneğin Tersiyer) çok daha geniş yayılış gösterdiği bilinen türlerdir. Bu türler, geçmişin birer canlı tanığı olarak kabul edilirler. Bu türleri evrimsel olarak değerlendirdiğimizde eski taksonlardır, başka bir deyişle yaşayan fosillerdir. Genellikle günümüzde dar yayılışlı ve sınırlı habitatlara hapsolmuş olarak bulunur.

Reklam

Türkiye’deki Başlıca Refugium Bölgeler ve Relikt Türler

Kazdağları (İda Dağı) – Batı Anadolu

Kazdağları, endemik ve relikt tür yoğunluğu bakımından Türkiye’nin en zengin bölgelerindendir. Nemli mikrokliması, değişken yükselti aralıkları ve kuzey-güney eksenli vadileri sayesinde bu bölge, özellikle Pleistosen döneminden kalma relikt türler için ideal bir sığınak olmuştur. Ayrıca bölge sadece bir sığınak değil, aynı zamanda türlerin buzul sonrası yeniden yayıldığı bir “yayılma merkezi” (center of expansion) olma özelliği taşımaktadır.

Öne çıkan türler arasında:

Reklam

Abies equi-trojani (Kazdağı göknarı) – Endemik ve Relikt Tür
Bölgeye endemiktir ve buzul sonrası dönemden kalma bir relikttir.

Abies equi-trojani (Kazdağı göknarı)

Reklam

Lilium martagon (Türk zambağı) – Relikt Tür
Günümüzde geniş yayılışlı olsa da bölgedeki popülasyonları relikt karakter taşır.

Lilium martagon (Türk zambağı)

Reklam

Amanos Dağları – Doğu Akdeniz

Amanoslar; Anadolu, Suriye ve İran-Turan floristik bölgelerinin kesişme noktasıdır. Yoğun nem, dar vadiler ve yüksek orografik yapı, birçok relikt türün burada varlığını sürdürmesine olanak sağlamıştır.

Öne çıkan türler arasında:

Reklam

Liquidambar orientalis (Günlük Ağacı) – Relikt Tür
Tersiyer döneminden kalma, dünyaca ünlü hatta ikonik bir relikt türdür. Liquidambar orientalis (Günlük ağacı), bugün yalnızca Güney Ege ve Batı Akdeniz bölgelerinde sınırlı alanlarda yetişmektedir. Bugün dar alanlarda doğal yayılış gösterse de Tersiyer döneminde çok daha geniş topraklarda orman oluşturan bir yayılış göstermekteydi.

Liquidambar orientalis (Günlük Ağacı)

Reklam

Juniperus drupacea – Relikt Tür
Akdeniz havzasında çok nadir karşımıza çıkan bir türdür, biyocoğrafik bir kalıntıdır. Biyocoğrafik geçmişi, onu relikt gymnospermler arasında konumlandırır.

Juniperus drupacea (Andız)

Reklam

Munzur Dağları – Doğu Anadolu

Munzur Dağları; yüksek rakım, karasal iklim ve kireçtaşı zeminin birleşimiyle endemizm açısından bir sıcak noktadır. Ayrıca bu alan, buzul döneminde kuzeye kaçış gösteremeyen ancak burada yer bulabilen relikt türlerin varlığını koruduğu bir refugiumdur. Hatta, Doğu Anadolu’daki en önemli “buzul sığınağı” (glacial refugium) olduğunu söylemek mümkündür.

Öne çıkan türler arasında:

Allium munzurense –  Endemik ve Relikt Tür
Bölgeye özgü (endemik) ve yüksek dağ ekosistemine sığınmış bir türdür.

Allium munzurense

Uludağ – Marmara Bölgesi

Uludağ; Marmara’nın zirvesi olmasının yanı sıra, glasyal ve interglasyal dönemlerin izlerini taşıyan relikt bitkilere ev sahipliği yapmaktadır. Uludağ’ın izole bir “dağ adası” gibi davranarak Alpin türleri etrafında bugüne kadar barındırmıştır.

Öne çıkan türler arasında:

Abies bornmuelleriana – Endemik ve Relikt Tür
Kuzey Anadolu’ya özgü, Pleistosen izleri taşıyan bir göknar türüdür.

Abies bornmuelleriana (Uludağ göknarı)

Campanula olympica (Uludağ Çan Çiçeği) – Endemik ve Relikt Tür
Uludağ’a özgü bu zil çiçeği türü, hem yüksek irtifada izole yaşar hem de evrimsel olarak daha geniş bir geçmişin izlerini taşımaktadır.

Campanula olympica (Uludağ Çan Çiçeği)

Karçal ve Kaçkar Dağları – Doğu Karadeniz

Doğu Karadeniz Dağları, Kafkasya flora elemanlarının Anadolu’ya giriş yaptığı kapıdır. Buradaki nemli, sisli ve serin iklim koşulları, glasyal refugium olarak işlev gören bu alanlarda Alpin ve Subalpin relikt taksonların yaşamasını sağlar. Başka bir özelliği ise dünyadaki en önemli “Ilıman Yağmur Ormanı” sığınaklarından biri olarak ön plana çıkmasıdır.

Öne çıkan türler arasında:

Picea orientalis (Doğu Ladini) – Relikt Tür
Kafkasya-Anadolu geçiş kuşağının tipik Tersiyer reliktidir.

Picea orientalis (Doğu Ladini)

Bilimsel ve Koruma Açısından Önemi

Refugium bölgeler ve relikt türler; yalnızca geçmişe ait izleri taşımaları bakımından değil, aynı zamanda gelecekteki iklim senaryolarına dair öngörülerde bulunmak için de kritik öneme sahiptir. Bu alanlarda yaşayan türlerin çoğu, dar yayılışlı ve habitatları spesifik özelliklere sahip olduğundan halen tehdit altındadır. Koruma altına alınmaları; yalnızca Türkiye florası için değil, aynı zamanda Avrasya biyolojik mirasının korunması açısından da büyük önem taşımaktadır.

Sonuç

Türkiye, üç kıtanın birleşim noktasında yer alarak yalnızca geçit değil, aynı zamanda biyolojik anlamda geçmişte bir sığınak olmuştur. Tarihi dönemler boyunca birçok tür burada yaşama tutunmuş, farklılaşmış ve günümüze kadar ulaşmıştır. Kazdağları’ndan Amanoslara, Munzur’dan Karçal’a uzanan bu refugium bölgeler; yalnızca bitki taksonomisi değil, aynı zamanda evrimsel biyoloji, paleoekoloji ve iklim bilimleri açısından da eşsiz gözlem laboratuvarlarıdır. Bu mirası anlamak, korumak ve tanıtmak; hem bilimsel sorumluluğumuz hem de kültürel görevimizdir.

Refugium bölgeler, bitkisel yaşamın kriz anlarında sığınabileceği sessiz limanlarken; relikt türler, bu limanlarda geçmişin tortusu olarak günümüze kadar varlığını sürdüren canlı belgeler niteliğindedir. Anadolu, bu iki kavramın kesiştiği ender kara parçalarından biri olarak doğa bilimlerinin geleceğine ışık tutmaya devam etmektedir.

Yazıda değindiğimiz, Anadolu’nun kuzeydoğusundan güneybatısına uzanan ve beş ayrı bölgeyi birbirine bağlayan “Anadolu Çaprazı” (Anatolian Diagonal) kavramına da değinmek gerekmektedir. Tüm bu sığınakların aslında devasa bir ekolojik ağın parçası olduğunu gösteren büyük bir işarettir. Başka bir yazıda buna bir göz atalım. Yaşama çarpı değil, sembol atalım!

Reklam

Daha fazlası için Moletik’i takip etmeyi unutmayın!

Kaynaklar
Kazdağları Endemik Bitki Türleri. http://www.balikesir-edremit.gov.tr/endemik
Sarıkaya, O. (2019). Kahramanmaraş-Andırın Yöresi Relikt Doğu Kayını (Fagus orientalis Lipsky) Ormanlarında Kırmızı Renkli Yapışkan Tuzaklarla Tespit Edilen Kabuk ve Ambrosya Böcekleri (Col.: Curculionidae: Scolytinae ve Platypodinae) Üzerine Notlar. Academic Platform Journal of Engineering and Science 7-1, 149-154, 2019 https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/592650
FlorAnatolica, Campanula olympica Boiss. https://www.floranatolica.com/eukaria/gui/species.php?ID=Campanula-olympica
Médail, F., & Diadema, K. (2009). Glacial refugia influence plant diversity patterns in the Mediterranean Basin. Journal of Biogeography, 36(7), 1333-1345. https://doi.org/10.1111/j.1365-2699.2008.02051.x
Yücel, E. (2009). Bitki Coğrafyası Ders Notları https://www.ersinyucel.com.tr/uploads/c89bcae245566b5dc5f39d4a429a569d.pdf

+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
Bu içeriği paylaşın
Reklam
Reklam

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

×
Scroll to Top
Reklam