Genel Hayatı
J. Robert Oppenheimer, ilk nükleer silahları yaratan araştırma ve geliştirme girişimi olan Manhattan Projesi’nin düzenlenmesindeki rolü nedeniyle genellikle “atom bombasının babası” olarak anılan Amerikalı bir teorik fizikçi ve bilim yöneticisiydi.
Oppenheimer 22 Nisan 1904’te New York’ta, ailesinin tekstil ithalat işinde çalışan zengin bir Alman göçmenin ve bir sanatçının çocuğu olarak dünyaya geldi. Manhattan’da Van Gogh, Cézanne ve Gauguin’in tablolarıyla süslü bir dairede büyüdü. Çocukken mineralojiden ve şiir yazmaktan hoşlanırdı.
Oppenheimer Etik Kültür Topluluğu Okulunda okudu ve 1922’de kimyager olma niyetiyle Harvard’a girdi ancak kısa süre sonra fiziğe geçti. Max Born ve Niels Bohr dahil olmak üzere günün en önde gelen isimlerinden bazılarıyla tanıştı ve onlarla çalıştı. Oppenheimer 1927 yılında Almanya’daki Göttingen Üniversitesinden doktorasını aldı.
Oppenheimer, Amerikan teorik fizik okulunun kurucu babası olarak tanındı. Astrofizik, nükleer fizik, spektroskopi ve kuantum alan teorisi alanlarında önemli araştırmalar yaptı. İkinci Dünya Savaşı sırasında Los Alamos Laboratuvarı’nın direktörlüğünü yaptı ve burada atom bombası araştırma ve tasarımından sorumlu oldu. Savaştan sonra Atom Enerjisi Komisyonu’nun danışmanı oldu ve uluslararası silah kontrolü için lobi faaliyetleri yürüttü. Oppenheimer 1947’den itibaren Princeton Üniversitesindeki İleri Araştırmalar Enstitüsü’nü yönetti.
1940 yılında Oppenheimer, iki çocuk sahibi olduğu Katherine Puening Harrison ile evlendi. 1936’da tıp fakültesi öğrencisi ve Komünist Parti üyesi olan Jean Tatlock ile çalkantılı bir ilişkiye girdi ve Oppenheimer’ı sol siyasetle tanıştırdı.
Oppenheimer’ın yaşamı ve çalışmaları oldukça ilgi çekici bir öykü oluşturmaktadır. Hayatının son yıllarını bilim ve toplum arasındaki ilişki üzerine fikirler üreterek geçirdi. 1963 yılında Başkan Lyndon B. Johnson, Oppenheimer’ın itibarına verilen zararı, komünist sempati iddiaları nedeniyle 1954 yılında askıya alınan güvenlik iznini iptal ederek telafi etmeye çalıştı.
Manhattan Projesi’nin Detayları
Manhattan Projesi, İkinci Dünya Savaşı sırasında ilk atom bombalarını üreten bir araştırma ve geliştirme girişimiydi. Proje, Birleşik Krallık ve Kanada’nın desteğiyle Amerika Birleşik Devletleri tarafından yürütülmüştür. Proje adını Manhattan, New York’taki orijinal merkezinin bulunduğu yerden almıştır.
Manhattan Projesi, dünyanın dört bir yanından binlerce bilim insanı, mühendis ve teknisyenin çabalarını içeren devasa bir girişimdi. Proje üç ana bileşene ayrılmıştı:
Bölünebilir maddelerin üretimi: Uranyum-235 ve plütonyum-239, atom bombası yapımında kullanılabilecek iki bölünebilir maddedir. Manhattan Projesi bu maddeleri büyük miktarlarda üretmek için yöntemler geliştirdi.
Bombaların tasarımı ve yapımı: Manhattan Projesi aynı zamanda bombaların tasarımlarını geliştirmiş ve bombaları bizzat inşa etmiştir. İlk atom bombası Temmuz 1945’te New Mexico’daki Trinity Sahası’nda test edildi.
Bombaların teslimi: Manhattan Projesi bombaları hedeflerine ulaştıracak araçları da geliştirdi. Bombalar en sonunda Ağustos 1945’te Japon şehirleri Hiroşima ve Nagazaki’ye atıldı.
Manhattan Projesi başarılı oldu ve ilk atom bombalarının geliştirilmesiyle sonuçlandı. Bombalar İkinci Dünya Savaşı’nı sona erdirmek için kullanıldı ancak aynı zamanda nükleer çağı da başlattı. Manhattan Projesi’nin tarihin akışı üzerinde derin bir etkisi oldu ve bugün de tartışılmaya devam ediyor.
İşte Manhattan Projesi’ndeki bazı önemli olaylar:
1939: Albert Einstein, Başkan Franklin D. Roosevelt’e Almanya’nın atom bombası geliştirme potansiyeli konusunda uyarıda bulunan bir mektup yazdı.
1941: Manhattan Projesi resmi olarak kuruldu.
1942: Chicago Üniversitesi’nde ilk kontrollü nükleer zincir reaksiyonu gerçekleştirildi.
1945: Trinity Sahası testi New Mexico’da gerçekleştirildi.
1945: Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombaları atıldı.
1946: Manhattan Projesi resmi olarak sonlandırıldı.
Manhattan Projesi, tarihin akışı üzerinde derin bir etkisi olan devasa bir girişimdi. Bilimin gücünü ve uluslararası işbirliğinin önemini hatırlatır. Proje aynı zamanda nükleer silahların geliştirilmesi ve kullanımına ilişkin önemli etik soruları da gündeme getirmektedir.
J. Robert Oppenheimer Ve Albert Einstein Arasındaki İlişki
J. Robert Oppenheimer ve Albert Einstein arasındaki ilişki karmaşık ve çok yönlüdür. Her ikisi de parlak fizikçilerdi ve bilimin toplum üzerindeki etkilerine derin bir ilgi duyuyorlardı. Bununla birlikte, farklı kişiliklere ve mizaçlara sahiptiler ve bazı önemli konularda anlaşmazlığa düştüler.
Oppenheimer ve Einstein ilk kez 1932 yılında, Einstein Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü’nü (Caltech) ziyaret ettiğinde tanıştılar. İki adam hemen bir dostluk kurdu ve düzenli olarak yazışmaya başladılar. Oppenheimer, Einstein’ın zekâsından ve ahlaki vizyonundan derinden etkilendi ve Einstein’ı bir akıl hocası ve rol modeli olarak görmeye başladı.
Oppenheimer 1942 yılında atom bombasının geliştirildiği gizli tesis olan Los Alamos Laboratuvarı’nın direktörlüğüne atandı. Einstein Manhattan Projesi’nde yer almadı, ancak Oppenheimer’a çeşitli vesilelerle danıştı. İki adam ayrıca atom bombasının insanlığın geleceği üzerindeki etkilerini tartışmak üzere çeşitli vesilelerle bir araya geldi.
Savaştan sonra Oppenheimer nükleer silahların kullanılmasını şiddetle eleştiren biri haline geldi. Ayrıca nükleer silah politikasının geleceğine ilişkin tartışmalara da dahil oldu. Einstein da nükleer silahların güçlü bir eleştirmeniydi ve Oppenheimer’ın nükleer silahların yayılmasının tehlikelerine ilişkin endişelerini paylaşıyordu.
Aralarındaki farklılıklara rağmen Oppenheimer ve Einstein, Einstein’ın 1955’teki ölümüne kadar arkadaş kaldılar. Oppenheimer Einstein için dokunaklı bir övgü yazısı yazmış ve onu “zamanımızın en büyük zekası” olarak tanımlamıştır.
Kaynakça
Kaynak 1, Kaynak 2, Kaynak 3, Kaynak 4, Kaynak 5, Kaynak 6, Kaynak 7, Kaynak 8, Kaynak 9, Kaynak 10