Akıllı Saatlerdeki Kan Oksijen Düzeyini Ölçme Özelliği Nasıl Çalışıyor?

Yeni nesil akıllı saatlerin bir çoğunda kandaki oksijen düzeyini ölçme özelliği yer alıyor. Bu özellik, vücudunuzun oksijeni ne kadar iyi absorbe ettiğini ve vücudunuza dağılan oksijen miktarının ne kadar olduğunu öğrenmenizi sağlıyor. Akıllı saatlerdeki kan oksijen düzeyini ölçme özelliği nasıl çalışıyor?

Akıllı saat kandaki oksijeni nasıl ölçer?

Akıllı saatinizin altında yer alan sensörler, yeşil, kırmızı ve kızılötesi olarak dört adet LED kümesi ve dört fotodiyottan oluşuyor. LED’ler, bilekteki kan damarlarına ışık gönderiyor, fotodiyotlar da geri yansıyan ışık miktarını ölçüyor. Ardından, %70-80 ila %100 arasında ölçüm için tasarlanmış algoritmalar aracılığıyla, kandan fotodiyota geri yansıyan ışığın renk yoğunluğuna göre, içinde bulunan oksijen miktarı tespit ediliyor. Parlak kırmızı kanda oksijen miktarı yüksek, koyu kırmızı kanda ise düşük olduğu belirtiliyor.

Kalp normal olarak ortalama büyüklükteki bir yetişkinde dokulara dakikada yaklaşık 5000 ml kan pompalayarak dakikada 1000 ml oksijen verir. Kandaki oksijen seviyesi düştüğünde vücut düzgün çalışamaz ve bu durum ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir. Bu nedenle özellikle COVID-19 hastalarına, yoğun bir programı olan kişilere, yüksek rakımda yaşayanlara, yaşı ileri olan veya uyurken horlayan insanlara kan oksijen doygunluğunun takip edilmesi önerilmektedir.

Akıllı saatlerde modelden modele değişmekle beraber SpO2 olarak yer alan bu özellikte, ölçümlerin hareketsizken manuel olarak veya uyku esnasında arkaplanda otomatik olarak yapılabilmesi mümkün. Aynı zamanda ölçülen tüm veriler, akıllı saat ile eşleştirilmiş olan telefona aktarılarak, ilgili uygulamalardan kandaki oksijen seviyesinin zaman içinde nasıl değiştiğini sayısal ve grafiksel olarak gösteriyor.

Yine de üretici firmaların bu özellik ile yapılan ölçümlerin kendi kendine tanı koyma ya da tıbbi kullanıma yönelik olmadığını, sadece genel zindelik hedeflerine yönelik olarak tasarlandığını not düştüğünü unutmamakta fayda var.

Biyolojinin teknoloji ile her an daha da iç içe geçtiği şu günlerin önemine ithafen, yazımızı bu alanda hizmet veren popüler firmalardan birinin kurucusu Steve Jobs’ın bir sözü ile bitirelim.

“21. yüzyıldaki en büyük yenilikler biyoloji ve teknolojinin kesiştiği alanda ortaya çıkacak.”⠀

Steve Jobs.
+1
1
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
Bu içeriği paylaşın

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top