Hızlı Nüfus Artışı Gıdaya Duyulan İhtiyaç Artışı
İnsan nüfusu, insanlığın ortaya çıkışıyla birlikte var olan ve yıllar içinde sürekli artan bir kavramdır. Özellikle Sanayi Devrimi’nden sonra bu artış, inanılmaz bir hız kazanmıştır. 1800’lü yıllarda dünya nüfusu yaklaşık 1 milyar civarındayken, Birleşmiş Milletler verilerine göre bu sayı 2024 yılı itibarıyla 8 milyara ulaşmıştır. Bu verileri daha detaylı incelemek için worldometers.info/world-population/world-population-projections/ adresini ziyaret edebilirsiniz. Bu artışta hem matematiğin bir gücü olan eksponansiyel büyüme kavramının hem de gelişen sağlık teknolojisi sayesinde insan ömrünün artmasının büyük bir payı var. Yine birleşmiş milletlerin yaptığı araştırmalara göre insan nüfusunun 2037 yılında 9 milyara 2060 yılında ise 10 milyara ulaşacağı tahmin edilmektedir. Bu nüfus artışının bazı avantajları olduğu gibi hiç kuşkusuz dezavantajları da var.
Bu dezavantajlardan birisi ise artan bu nüfusun besin ihtiyacının nasıl karşılanacağına yönelik problemlerdir. Dünya nüfusunun sürekli artışı, gıda ihtiyacını karşılamak adına insanlığı yenilikçi ve sürdürülebilir çözümler aramaya yönlendirmektedir. Bu arayışların başında gelen çözüm yöntemlerinden birisi laboratuvar ortamında oluşturulacak yapay etlerdir. Laboratuvar ortamında hayvan hücrelerinden et üretimi, hayvancılığın çevresel etkilerini azaltabilir ve sürdürülebilir bir gıda alternatifi sunabilir. Bu çözüm günümüzde bir alternatif olarak kullanmaktadır ancak gelecekte dünyanın birçoğuna bu çözümü ulaştırmak için hala daha çok fazla çaba gerekmektedir. Maliyetler, etik problemler gibi konulara çözüm bulunmaya çalışılmaktadır. Bu çözümler bulunduğu takdirde yapay etler gelecekte insanlığın gıda alışkanlıklarında kendine yer bulacaktır. Birleşmiş milletler gıda ve tarım örgütü (FADO) verilerine göre 2050 yılında ihtiyaç duyulacak gıda talebi %70 artacaktır.
Yapay Etin Doğuşu
İnsanlık tarihine baktığımız zaman insanoğlu neredeyse başına gelen her probleme karşı iyi veya kötü bir çözüm bulabilmiştir. Günümüzde halen daha çok büyük bir problem olmayan bu gıda sorunu ilerleyen yıllarda kendini daha fazla hissettirmeye başlayacaktır. Bu problemin fark edilmesi 1990’lara kadar dayanır. Hatta 1950’li yıllarda Birleşik Krallık Başbakanlığı yapmış, herkesin ismini en az bir defa duyduğu Winston Churchill, 1932 yılında yazdığı bir makalede “Önümüzdeki 50 yıl içinde, sırf göğüs ya da kanat yemek için bütün bir tavuğu yetiştirmek yerine sadece bu kısımları uygun bir ortamda yetiştirebileceğimiz günler gelecek.” demiş. Bu sadece bir fikir olarak söylenmiş olsa da o yıllarda söylendiğini göz önüne alacak olursak ileri görüşlü bir düşünce olduğunu söylememiz gerekir.
İlk deneysel çalışmalar ise 20. yüzyılın ortalarında gelişmeye başladı. Bu deneysel çalışmalar doğrudan laboratuvarda yapay et üretimi üzerine yapılmadı ancak çalışmaların doğurduğu sonuçlar laboratuvarda yapay et üretimi konusunda insanlığa çok değerli bilgiler kattı. Yine aynı yüzyılın sonlarına gelindiğinde NASA uzayda bulunan astronotların beslenmesine kolaylaştırmak için Japon balığından yapay ortamda yenilebilen kas parçacıkları üretti. 2000’lere gelindiğinde ise spesifik olarak yapay et üretme çalışmalarına duyulan ilgi artmaya başladı. Özellikle kas kök hücrelerinin kültürlenmesi bu üretimin temelini oluşturdu. Dünyanın farklı yerlerindeki araştırmacılar, hayvan kas hücrelerini izole ederek laboratuvar ortamında çoğaltmaya ve olgunlaştırmaya yönelik yöntemler üzerinde çalıştı.
Daha sonra Hollandalı bilim insanı Willem van Eelen 1950’li yıllarda bu alanda çalışmalarına başlamıştır uzun süren bu çalışmaları sonucu yapay et çalışmaları için bir kilometre taşı sayılabilecek bir olaya imza atıp 1999 yılında bu fikrin patentini almıştır ancak o dönemki teknolojik yetersizlikler sebebiyle bu fikri tam olarak hayata geçirmeyi başaramadı. Devamındaki dönemde sera gazı emisyonlarının azaltılması, hayvan refahı ve artan gıda ihtiyacı gibi problemler yapay et çalışmalarına yapılan yatırımı arttırdı.
İskandinav ülkelerinde bu konuyla ilgili çeşitli sempozyumlar düzenlenmeye başlandı. En nihayetinde bu bahsedilen çalışmaların bilim dünyasına yaptığı katkılar sayesinde 2013 yılında Maastricht Üniversitesinde görev yapan ve aynı zamanda laboratuvarda et üretimi konusunda dünyadaki öncü şirketlerden biri olan “Mosa Meat” firmasının kurucularından biri olan Profesör Mark Post ekibiyle beraber dünya üzerindeki ilk yapay eti üretmeyi başarabildi. Dr. Post ve ekibi sığır kas hücrelerini laboratuvar ortamında çoğaltarak dünyanın ilk yapay hamburger etini Londra’da ulusal kanallarda da yayınlanan bir etkinlikte dünya kamuoyuna tanıttı.
Bu yenilikçi devrim niteliğindeki ürün Dr. Post’a yaklaşık 330.000 dolara mal oldu. Bu etkinlik gıda devrimi konusunda bir dönüm noktası oldu. Tadım yapan kişiler, etin geleneksel hamburgerlere oldukça benzediğini belirtmiş, ancak yağ içeriğinin eksikliği nedeniyle biraz kuru olduğunu ifade etmişlerdir. Bu geri bildirimler, sonraki çalışmalar için temel oluşturmuş ve yapay etin doku ve lezzet açısından geliştirilmesine katkı sağlamıştır. Mark Post, bu teknolojiyi daha geniş çapta erişilebilir hale getirmek ve çevresel sürdürülebilirliği artırmak amacıyla Mosa Meat şirketini kurdu. Mosa Meat, laboratuvar ortamında üretilen etin maliyetlerini düşürmek ve ticari üretim ölçeğine taşımak için çalışmalar yürütmektedir. Şirketin hedefi, geleneksel hayvancılığın çevresel etkilerini azaltmak ve yapay eti tüketiciler için ekonomik bir alternatif haline getirmektir.
Buradaki videoda Mark Post’un kendi ağzından yapay et hakkındaki görüşlerini dinleyip aynı zamanda bahsedilen canlı yayındaki yapay et tadım videosuna göz atabilirsiniz.
Yapay Et Nasıl Üretiliyor?
Yapay etin teknik olarak üretilme adımları da merak edilen konular arasında. Etler laboratuvarlarda nasıl üretilmektedir? Öncelikle ilgili hayvandan biyopsi yoluyla kas dokusu hücreleri elde edilmektedir. Bu hücreler genelde kas hücrelerinden veya kök hücrelerden seçilmektedirler. Yani elde edilen hücrenin çoğaltılabilir ve farklılaşabilir nitelikte olması gerekmektedir. Elde edilen bu hücreler yine laboratuvar ortamında izole edilir ve büyüme kapasitesi en yüksek olanlar belirlenerek üretimin temeli oluşturulur. Daha sonra hücre biyolojik olarak aktif bir besin çözeltisine konulur bu besin çözeltisine amino asit, vitamin, mineral, glikoz gibi maddeler vardır. Daha sonra bu hücrelere biyoreaktör adı verilen tanklara aktarılır. Bu tanklar içerideki sıcaklık, pH, oksijen miktarı gibi parametreleri optimize eder ve çeşitli kimyasal veya biyolojik sinyaller ile hücrelerin büyümesinin sağlar.
Hücreler, kas dokusuna benzer bir yapı oluşturabilmeleri için üç boyutlu bir iskelet (scaffold) üzerinde organize edilir. Bu iskelet, hücrelerin doğal bir kas dokusu gibi düzenli bir şekilde büyüyüp olgunlaşmasını sağlar. İskelet, genellikle yenilebilir veya biyolojik olarak çözünebilen malzemelerden yapılır ve hücrelerin yapısal bütünlüğünü destekler. Bu aşama, yapay etin hem dokusal hem de yapısal olarak geleneksel et ürünlerine benzer olmasını sağlayan kritik bir adımdır. Bu adımların sonuna gelindiğinde ise hücreler yani artık yapay et olarak nitelendirilebilecek besinler hasat edilir ve ihtiyaca göre şekillendirilip paketlere konarak son tüketiciye doğru yola çıkar. Bunların yanında şunu da belirtmeden geçmeyelim ki bu süreçte gerçekleştirilen adımlar çok titizlikle sürdürülmesi gereken adımlardır. Aksi takdirde insan sağlığı açısından ciddi zararlar doğurabilmektedirler.
Geleneksel Hayvancılığa Göre Gerçekten Çok Daha Avantajlı mı?
Üretim Süreci ve Sürdürülebilirlik
Geleneksel etin üretim süreci yıllardır yapılması sebebiyle toplum tarafında kabul görmüştür ve insanlar rahatlıkla bu etleri tüketmektedir fakat yapılan araştırmalar sonucu 1 kg kırmızı et üretimi için yaklaşık 300 kg CO2 , 15 ton su ve yaklaşık 150 m2 tarım alanı kullanılmaktadır. Bu tüketimler ciddi bir metan gazı açığa çıkarmakta ve su tüketimine sebep olmaktadır. Buna karşın yapay et üretiminde bu devasa tüketim problemleri bulunmaz. Bu sebepten dolayı çok daha tasarruflu olduğu düşünülebilir ancak henüz çok yeni bir teknoloji olmasından ötürü uzun vadede insan sağlığın üzerinde kötü etikler bırakıp bırakmayacağı bilinmemektedir. Sağlık profesyonelleri bu konu üzerindeki çalışmalarını sürdürmektedir.
Sağlık
Geleneksel et, hayvan kaynaklı hastalıklar (örneğin Salmonella, E. coli vb.) ve antibiyotik kullanımı nedeniyle sağlık riski oluşturabilir. Ayrıca, bazı kesim yöntemleri ve et işleme süreçleri sağlık standartlarına uygun olmayabilir. Yapay et steril laboratuvar koşullarında üretildiği için hayvan kaynaklı hastalık riski daha düşüktür. Antibiyotik kullanımını gerektirmez. Ancak üretim sürecindeki detaylı prosedürlerden dolayı herhangi bir ihmal insan sağlığı üzerinde başka problemlere sebep olabilir.
Etik ve Hayvan Refahı
Geleneksel et hayvanların hayvanların kesilmesini gerektirdiği için uzun yıllardır etik tartışmaların konusu haline gelmiştir. Bazı tüketiciler bunun insani olmadığını düşünüp yeme alışkanlıklarını vejetaryen veya vegan olarak bilinin şekilde sürdürürken, bazı tüketiciler geleneksel yöntemin doğal olduğunu düşünür ve tercih eder. Yapay et ise hayvan kesimi gerektirmez, bu nedenle etik olarak daha kabul edilebilir bir alternatif olabilir.
Tat ve Doku
Normal et, doğala yakın tat ve dokuya sahip olduğu için müşteriler tarafından uzun süredir tüketilmektedir. Bu lezzet ve doku, etin normal üretim kanalından elde edilir ve çoğu tüketicinin normal beklentilerini tanımlar. Bununla birlikte, kalite bazen bir sorun olabilmekte ve üretim döngüsündeki çeşitli faktörlere bağlı olarak değişebilmektedir. Buna karşılık, yapay et teknolojisi normal et tariflerinin tadını ve dokusunu taklit etmeye çalışmaktadır. Yapay et halen geliştirilme aşamasındadır ve son yıllarda bu konuda gelişmeler kaydedilmiş olsa da, yapay etin tadı henüz gerçeğiyle tam olarak aynı değildir ve aynı dokuya da sahip değildir. Ancak bu alandaki deneyimler, gelecekte tüketicilerin isteklerine uygun yapay ürünlerin yaratılabileceğini göstermektedir.
Maliyet ve Erişilebilirlik
Geleneksel etin piyasada bulunabilirliği yüksektir ve yaygın olarak üretilip piyasaya arz edildiği için tüketiciler bu ete kolaylıkla ulaşabilmektedir. Böylece ürünlerinin çoğuna makul fiyatlar belirleyebilmektedir. Ancak bu üretim modeli, çevresel maliyetleri dışladığı için sürdürülebilir kalkınma açısından birçok zorlukla karşılaşmaktadır. Gelişigüzel ve sürdürülebilir olmayan kaynak kullanımı, üretim süreci ve çevre kirliliği gelecekte geleneksel etin fiyatını daha da yükseltebilir. Öte yandan yapay et teknolojisi hala gelişme aşamasında olduğundan dolayı pahalıdır hatta yazımızın ilk kısmında da bahsettiğimiz gibi ilk burger etinin üretim maliyeti 330.000 dolar olarak kayıtlara geçmiştir. Ancak Mark Post’un ABC News’e verdiği bir röportajda önümüzdeki yıllarda bir burger etinin maliyetinin 11 dolara kadar inebileceğini söylemiştir. Teknolojik gelişmeler göz önünde bulundurulduğunda bu tahminin gerçeklikten çok da uzak olduğunu söyleyemeyiz. Uzun vadede, yapay et ekonomik bir et türü olacağından daha fazla insana satılması muhtemeldir.
Bu iki et türü de yukarda bahsedilen avantaj ve dezavantajlara sahiptirler. Geleceğe doğru yaptığımız bu yolculukta her ne kadar yapay et tüketimi günümüze göre daha fazla artmış olacaksa da, çok uzun vadeli araştırmalar sonuçlanmadan geleneksel etin kabul edilebilirliği kadar yüksek bir seviyeye ulaşamama ihtimali bulunmaktadır. Hatta tüm araştırmalar akılda oluşan bu soru işaretlerini giderse bile bazı insanların ön yargılarını yıkmak bazen mümkün değildir. Bu da gelecekte sadece yapay et kullanımının baskın olacağını değil de, geleneksel et ile birlikte piyasada yer alacağı ihtimalini güçlendirmektedir.
Yapay et kullanımı en nihayetinde toplumun çoğunluğunun kararı ile sonuca varacak bir konudur. Şu anda sadece Singapur ve Amerika Birleşik Devletleri’nde yasal olarak kullanımına izin vardır. Daha farklı ülkeler de bu konu üzerinde düzenleme çalışmaları yapmaktadırlar. Şüphesiz bu tartışmaları sağlık profesyonellerinin yapacağı araştırmaların sonuçları belirleyecektir.
Bu yazılar da ilginizi çekebilir
Laboratuvarda Üretilen (İn Vitro) Yapay Etler Neleri Değiştirecek?
Vahşi Hayvan Tadında Yapay Et Üretimine Başlandı
Laboratuvarda Yetiştirilen Etlerin Çevresel Ayak İzi: İlerleme mi, Gerileme mi?
Kaynak
https://www.youtube.com/watch?v=slslQLZL2EI
https://www.youtube.com/watch?v=aFLV60CJNho
Interview with Dr Mark Post: The man who grew the world’s first synthetic beef burger – ABC News. https://www.abc.net.au/news/rural/2015-03-27/inter view-with-dr-mark-post lab-burger/6351600
https://www.nationalchickencouncil.org/policy/cell-cultured-chicken/#:~:text=Cell%2D%20cultured%20meats%20are%20grown,labs%20in%20stainless%2Dsteel%20tanks.
Bhat, Z.F., Kumar, S., Fayaz, H. (2015). In vitro meat production: Challenges and benefits over conventional meat production. Journal of Integrative Agriculture, 14(2), 241-248.