Plastik tanım olarak ısı ve basınç uygulanarak kolayca şekillenen, hammadde olarak genellikle petrol ve türevleri kullanılan, organik veya sentetik kaynaklı bir maddedir. Yaşamımızın vazgeçilmezi haline gelen bu madde gıda paketlenmesinden kırtasiye ürünlerinde, herkesin görebileceği reklam panolarından elimizden düşmeyen telefonlarda ve daha bir çok ürün yapımında kullanılmaktadır.
Plastik Sanayicileri Derneği (PAGDER)’nin sunmuş olduğu verilere göre, 2015 yılında Türkiye’de kişi başı tüketim miktarı 80,8 kilogramken 2018 yılında kişi başı tüketim miktarı 90,1 kilograma ulaşmıştır.
Plastikler dayanıklılığı, uzun ömürlülüğü, erişilebilirliği, koruyuculuğu nedeniyle bir çok sektörün gözdesi olmaktadır. Sağladığı avantajlar kadar da doğaya ve canlılara oldukça zarar vermektedir. Başta beşeri nedenler olmak üzere denizlerde, çöplüklerde, doğada biriken plastikler kirlilik oluşturmaktadır. Uzun ömürlü olmaları ve dayanıklı olmaları doğada yok olma süresini uzatmaktadır.
Doğaya zararsız plastikler üretebilir miyiz?
Bilim insanları, çevreye verilen zararı azaltmak, biyobozunur ürünler elde etmek, yani doğada yok olma sürelerini mikroorganizmalar yardımıyla en aza indirmek, geri dönüştürülebilir olmalarını sağlamak için çalışmalar yürütmektedir. Çalışmalarda kısmen bitkisel kaynakların kullanımı öne sürülmektedir. Mısır, şeker kamışı gibi nişasta ve selüloz bakımından zengin karbonhidrat içeren bitkisel hammaddeler biyoplastikleri oluşturmaktadır.
Biyoplastikler, fosil yakıt kullanımını azaltarak çevreye daha az zararlı, doğada daha çabuk çözünebilen, geri dönüştürülebilen plastiklerin üretimi hedeflemektedir. Hammadde olarak bitkisel kaynakların kullanılması tarım alanlarına olan ihtiyacı arttırmakla birlikte su tüketimini de arttırmaktadır.
Son yıllarda bilim adamları sentetik plastiklerle yapısal benzerlik gösteren, hayvansal (kazein, fibroin, kollajen, keratin) ve bitkisel (gluten, alg, yağ) kaynaklardan elde edilebilen bir hammadde olan proteinleri biyoplastik üretimi üzerinde çalışmalar yapmaktadır.
Protein, aminoasit yapı taşlarının peptit bağlarıyla bağlanmasıyla oluşan bir polimerdir. Protein tüm canlılarda bulunur. Yüksek sıcaklıklarda denatüre olup bozulmaya uğrayabilir. Denatüre olması biyobozunur bir yapısı olduğunu göstermektedir. Sentetik polimere göre daha az dayanıklı olduğu için henüz işlevsellik kazanmamıştır.
Bo Wei, Jingjing Li ve Yawei Liu’nun beraber yürüttüğü çalışmaya dair Yawei Liu, “Tanımlanabilmelerine rağmen, mühendisliği yapılan yapısal proteinler, verimli bir üretim sürecinin olmaması nedeniyle biyoplastik olarak nadiren kullanılır” ifadesini kullanmaktadır.
Yawei Liu
Bilim insanları soya proteini kullanarak biyoplastik üretmeyi başarmışlardır. Yaptıkları çalışma sonucunda 6 günlük takip sonunda üründe %30 kilo kaybı görünmüştür. Bu sayede soya proteinin biyoçözünür bir yapıda olduğu kanıtlanmıştır. Protein kaynaklı biyoplastiklerin verimli üretimi için çalışmalar devam etmektedir.
Biyoplastiklerin doğaya verdiği zararı en aza indirmek, doğada kendiliğinden çözünebilmesini sağlayabilmek, yenilenebilir kaynaklara ulaşabilmek, geri dönüştürülebilir biyoplastikler üretebilmek hedeflenmektedir. Artan biyoplastik üretimiyle geleneksel plastik artıklarını azaltılabilir, daha sağlıklı bir dünya var edebiliriz.
Kaynak
Ghada Atiwesh, Abanoub Mikkhael, Christopher C. Parrish, Joseph Banoub, Tuyet-Anh T. Le. “Environmental impact of bioplastic use”, CellPress, Heliyon 7 (2021) e07918, https://doi.org/10.1016/j.heliyon.2021.e07918
Sedat Gündoğdu, Tony R. Walker, “Why Turkey should not import plastic waste pollution from developed countries?”, Marine Pollution Bulletin, Volume 171, October 2021, 112772, https://doi.org/10.1016/j.marpolbul.2021.112772
Janis Brizga, Klaus Hubacek, Kuishuang Feng, “The Unintended Side Effects of Bioplastics: Carbon, Land, and Water Footprints”, CellPress, One Earth, https://doi.org/10.1016/j.oneear.2020.06.016